DELİL İKAMESİ AVANSININ KESİN SÜREDE YATIRILMASI ZORUNLULUĞU


Bu yazıda, hukuk davalarında tarafların delil ikamesi avansını kesin sürede yatırmaları zorunluluğunu inceleyeceğiz. Ancak konuya geçmeden önce delil ikamesi avansı ile gider avansı farkından kısaca bahsetmek yararlı olacaktır. Gider avansının yatırılması dava şartlarındandır. Gider avansının yatırılmadığı veya eksik olduğu tespit edilirse, mahkeme gider avansının tamamlanması için kesin süre tayin eder. Bu sürede eksiklik giderilmediği takdirde dava şartı yokluğu sebebiyle dava usulden reddedilir. Delil ikamesi avansının yokluğu ise aşağıda da anlatacağımız gibi, davanın reddi sonucunu doğurmaz. Yargıtay da kararlarında bu ayrımı net bir şekilde çizmiştir: "…HMK’nın 120. maddesindeki gider avansı ile ilgili düzenlemenin 324. maddedeki delil ikamesi için avans kuralı ile birlikte değerlendirilmesi ve dava şartı olan gider avansının delillerin ikamesi dışındaki yargılama giderleri için dikkate alınması gerekir. Dolayısı ile delil ikamesi için alınacak avans ile dava şartı olan gider avansının birbirinde ayrılması, delillerin ikamesi için alınacak avansın gider avansı içinde yer almaması zorunludur…Tanık dinlenmesi, bilirkişi raporu alınması ve keşif gideri gibi delil ikamesine yönelik giderlerin gider avansı içinde değerlendirilmesi olanağı HMK’nın 324. maddesi düzenlemesi karşısında yoktur…"[1]

"Delil ikamesi için avans

MADDE 324- (1) Taraflardan her biri ikamesini talep ettiği delil için mahkemece belirlenen avansı, verilen kesin süre içinde yatırmak zorundadır. Taraflar birlikte aynı delilin ikamesini talep etmişlerse, gereken gideri yarı yarıya avans olarak öderler.

(2) Taraflardan birisi avans yükümlülüğünü yerine getirmezse, diğer taraf bu avansı yatırabilir. Aksi hâlde talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılır.

(3) Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler hakkındaki hükümler saklıdır."

Söz konusu maddede belirtildiği gibi, tarafların delil ikamesi avansını kesin sürede yatırmaması, ikamesini talep ettikleri delilden vazgeçmiş sayılacakları sonucunu doğurur. Dolayısıyla hakim, yargılama sonunda o delili dikkate almadan hüküm kurar. İstisnası maddenin üçüncü fıkrasında gösterilmiştir; tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği dava ve işler için bu kural uygulanmaz.

Hukuk yargılamasında dava malzemesi taraflarca getirilen vakıalar ve delillerdir. Hâkim, kural olarak taraflarca getirilmeyen bir vakıaya veya delile dayanarak hüküm kuramaz. Hangi vakıanın hangi delille ispatlanacağını da taraflar somutlaştırmak zorundadır. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 25. maddesinde hüküm altına alınan bu ilkeye taraflarca getirilme ilkesi denir. Bu ilkenin tam karşısında ise resen araştırma ilkesi yer alır. İşe iade davaları, kadastro davaları, boşanma davaları gibi resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalarda dava malzemesinin yargılamaya getirilmesi sadece tarafların tasarrufunda değildir, hâkimin de kendiliğinden harekete geçebilme yetkisi vardır. Hakim tarafların ileri sürmedikleri vakıa ve delilleri de araştırıp kararını bu vakıa ve delillere dayandırabilir.

Bu çerçevede, delil avansının yatırılmaması halinde o delilden vazgeçilmiş sayılması hususu, taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalar için söz konusu olup; resen araştırma ilkesinin uygulandığı davalar için geçerli değildir. Nitekim Hukuk Muhakemeleri Kanununun 325. maddesi de bunu doğrulamaktadır. Bu maddeye göre, resen araştırma ilkesi kapsamında hakim tarafından başvurulan deliller için gereken avansın taraflar tarafından yatırılmaması halinde, yargılama sonunda bu gideri ödemesi gereken taraftan alınmak üzere, Hazineden ödenmesine hükmedilir.

Dikkat edilmesi gereken diğer husus, madde hükmünde geçen "verilen kesin süre"dir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 94. maddesinden hareketle kesin süreleri iki grupta toplayabiliriz:
1. Kanunun belirlediği süreler
2. Hakimin kesin olduğuna karar vererek tayin ettiği süreler

Kanun tarafından öngörülen süreler kesindir, ayrıca ihtara gerek yoktur. Hakimin tayin ettiği süreler kural olarak kesin değildir.[2] Ancak Hukuk Muhakemeleri Kanununun 94. maddesine göre, hakimin kesin olduğunu belirtmeden verdiği sürenin üstüne, süreyi geçiren tarafın talebiyle hakim tarafından verilen ikinci süre kesindir, kanundan kaynaklandığı için ayrıca ihtara gerek yoktur.

Hakim tayin ettiği sürenin kesin olduğuna karar verebilir. Ancak, böyle bir durumda kesin sürenin hukuki sonuç doğurabilmesi için buna ilişkin ara kararının yasaya ve içtihatlara uygun şekilde oluşturulması, hiçbir tereddüde yer vermeyecek derecede açık olması ve kesin süreye uyulmamasının sonuçlarının ilgili tarafa ihtar edilmesi gerekir. Ayrıntılı bilgi için bkz. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, E. 2013/9-651, K. 2014/202, T. 05.03.2014) Paralel olarak, delil ikamesi avansının ödenmesi için hakim kesin süre tayin ettiyse, bu şartlara uygun bir ara kararı vermiş olmalıdır ki kesin sürenin hukuki sonuçları doğabilsin.

Sonuç olarak, taraflarca getirilme ilkesinin uygulandığı davalarda; bilirkişi ücreti, keşif giderleri gibi delillerin ikamesi için yatırılması gereken avans, hakim tarafından verilen kesin süre içinde yatırılmazsa, o delilin hükme esas alınması mümkün değildir. Burada hakimin kesin süre verdiği tereddüde yer vermeyecek şekilde açık olmalı, yasaya ve içtihatlara uygun olmalı ve verilen kesin süreye uyulmaması halinde ilgili tarafın o delilin ikamesinden vazgeçmiş sayılacağı sonucu ihtar edilmiş olmalıdır. Aksi takdirde kesin sürenin hukuki sonuçları doğmaz, dolayısıyla talep olunan delilin ikamesinden vazgeçilmiş sayılması sonucu ortaya çıkmaz.


Stajyer Avukat Nurten GÜNEL






[1] (YARGITAY Hukuk Genel Kurulu E: 2012/9-1180 K: 2012/1182 K.T.: 12.12.2012)
[2] (KURU, Baki/ ARSLAN, Ramazan/ YILMAZ, Ejder, Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış 22. Baskı, Ankara 2011, s.749)

Yorumlar